Çalıkuşu Yeniden Kurgulama

[Yer: Terk edilmiş bir eski köşk. Yıllar sonra kasabaya bir ziyarete gelen Feride, çocukluklarının geçtiği köşkün önünde durmuş. Karşıdan Kamran geliyor. Üzerinde eski püskü bir palto, gözlerinde solmuş bir bakış.]

Kamran:
(Çatlamış sesiyle)
Feride...
(Sanki hâlâ onu çocukken bıraktığı yerde bulmuş gibi)

Feride:
(Başını kaldırır, dingin bir edayla)
Merhaba Kamran. Burada ne arıyorsun?

Kamran:
(Suskun, bakışları boşlukta dolanır)
Seni.
(Hem itiraf hem de bir ağıt gibi)

Feride:
(Biraz acıyan bir gülümsemeyle)
Beni değil Kamran... Kaybettiğin geçmişi arıyorsun.
Ben artık sadece bir hatırayım senin için.

Kamran:
(Öne bir adım atar, çaresizlikle)
İstersen her şeyi bırakırım. Yeter ki bir kez daha birlikte olalım.

Feride:
(Başını sallar)
Sen hiçbir zaman değişmedin. Hâlâ yalnızca kendini düşünüyorsun.
Ben artık bir başka kadınım, Kamran.
Kök saldım, büyüdüm, unuttum.
Sen hâlâ o eski çocukluk düşlerinde hapsolsun.

Kamran:
(Sessizce çöker, yere oturur. Ellerini yüzüne kapatır.)
Ben... başaramadım Feride.
Sensiz başaramadım.

Feride:
(Soğukkanlı ama üzgün bir tonla)
Ben de sensiz başaramadığımı sandım.
Ama zaman, insanı kendine öğretir.
Ve anladım ki, senin aşkın sadece bir masaldı Kamran.
Ben gerçek bir hayat istedim.

Kamran:
(Susar)

Feride:
(Sesini yükselterek)
Aslında bütün buraya bir şey için geldim.

Kamran:
(Bir an gözleri ışıldar kalbi küt küt atmaya başlar)
Beni affetmek için mi?

Feride: 
(Başını sallar)
Hayır. Affetmek için değil anlamak için.

Kamran:
(Şaşkın)
Anlamak mı?

Feride:
(İlerler, eski köşkün kırık kapısına yaslanır)
Yıllar boyunca düşündüm.
"Neden?" dedim.
Neden bizi yıkan sadece bir hata değil, bir korkuydu?
Bugün, seni görmek...
Bana senin aslında kimden korktuğunu gösterdi.

Kamran:
(Kararsızca)
Ben... bilmiyorum. Kendimden mi?

Feride:
(İç çekerek)
Hayır Kamran.
Benden korktun.
Benim değişmemden. Büyümemden.
Sen, çocukluğun Çalıkuşu'nu sevdin... Kadın olanı hiç istemedin.

Kamran:
(Sessiz bir çöküş gibi)
Evet...

Feride:
(Bir adım daha yaklaşır)
Ve en acısı biliyor musun?
Ben yıllarca o küçük kızı öldürüp bir kadın olmaya çalışırken, sen hep onun yasını tuttun.
Ama şimdi... artık yas tutacak bir şey de kalmadı.

Kamran:
(Kırık bir fısıltıyla)
Ben sana layık olamadım.

Feride:
(Derin bir bakışla)
Sen kendine bile layık olamadın, Kamran.

[Kısa bir sessizlik olur. Rüzgar taşların arasında ıslık gibi bir ses çıkarır.]

Feride:
(İleri doğru uzanıp cebinden eski bir zarf çıkarır.)
Bu... bana yıllar önce ulaşması gereken bir mektup.

Kamran:
(Şaşkın)
Ne mektubu?

Feride:
(Biraz sarsılır ama dik durur)
Mektup... senin bana evlenmek üzereyken yazdığın bir veda mektubu.
Ama bir başkası onu sakladı.
Ben o zaman sandım ki... Sen terk ettin.

Kamran:
(Şokla yerinden kalkar)
Kim? Kim yaptı bunu?

Feride:
(Acı bir gülüşle)
Senin annen.
(Hafifçe gözlerini kapar)
Beni, “aileye yakışmaz” diye istememiş.
Ve mektubunu yıllarca gizlemiş.

Kamran:
(Yıkılmış bir şekilde yere çöker)
Demek...
Demek her şey bir yalan üzerine kurulmuştu.

Feride:
(Gözlerinde yorgun ama özgür bir ışıkla)
Evet.
Ama önemli değil artık.
Çünkü ben yıllar önce yıkıldım, küllerimden doğdum.

Kamran:
(Titreyen sesiyle)
Beni affedebilir misin?

Feride:
(Son bir bakışla)
Kendini affet Kamran.
Ben çoktan başka bir hayatın kadınıyım.

[Feride ağır adımlarla uzaklaşır. Kamran, elinde mektup, çökmüş bir adam gibi kalır.]






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ders İçi Çalışma Sayfa 88-89

Gezi Yazısı