Kayıtlar

Çalıkuşu Eleştiri Yazısı

 Reşat Nuri Güntekin, Türk edebiyatının önemli romancılarından biridir. 1889 yılında doğmuş, 1956 yılında vefat etmiştir. Gözlem yeteneği güçlü olan yazar, eserlerinde halkın içinden konuları sade ve akıcı bir dille anlatır. En bilinen eserlerinden biri olan Çalıkuşu, onun hem sanatçı yönünü hem de topluma bakış açısını yansıtır. Çalıkuşu romanı, Feride isimli idealist bir genç kadının yaşam mücadelesini konu alır. Öğretmen olan Feride, Anadolu’ya tayin edilir ve burada toplumun birçok sorunuyla karşılaşır. Eğitim eksikliği, geleneksel yapıların katılığı ve kadınlara bakış açısı, Feride'nin iç dünyasında büyük bir mücadeleye neden olur. Roman, bireysel bir aşk hikâyesinden çok, Anadolu'daki insanların yaşam koşullarını ve geri kalmışlığını gözler önüne serer. Romanın en güçlü yönlerinden biri, Feride karakteri üzerinden verilen toplumsal eleştiridir. Anadolu’daki halkın eğitimsizliği, kadına değer verilmemesi ve yeniliklere kapalı oluşu, Reşat Nuri’nin topluma tuttuğu bir aynad...

Çalıkuşu Yeniden Kurgulama

Resim
[Yer: Terk edilmiş bir eski köşk. Yıllar sonra kasabaya bir ziyarete gelen Feride, çocukluklarının geçtiği köşkün önünde durmuş. Karşıdan Kamran geliyor. Üzerinde eski püskü bir palto, gözlerinde solmuş bir bakış.] Kamran: (Çatlamış sesiyle) Feride... (Sanki hâlâ onu çocukken bıraktığı yerde bulmuş gibi) Feride: (Başını kaldırır, dingin bir edayla) Merhaba Kamran. Burada ne arıyorsun? Kamran: (Suskun, bakışları boşlukta dolanır) Seni. (Hem itiraf hem de bir ağıt gibi) Feride: (Biraz acıyan bir gülümsemeyle) Beni değil Kamran... Kaybettiğin geçmişi arıyorsun. Ben artık sadece bir hatırayım senin için. Kamran: (Öne bir adım atar, çaresizlikle) İstersen her şeyi bırakırım. Yeter ki bir kez daha birlikte olalım. Feride: (Başını sallar) Sen hiçbir zaman değişmedin. Hâlâ yalnızca kendini düşünüyorsun. Ben artık bir başka kadınım, Kamran. Kök saldım, büyüdüm, unuttum. Sen hâlâ o eski çocukluk düşlerinde hapsolsun. Kamran: (Sessizce çöker, yere oturur. Ellerini yüzüne kapatır.) Ben... başarama...

Ders İçi Çalışma 202

Yazar: Ateşin Üstünden Geçenler Güneş, dağların arkasından ağır ağır yükselirken köyün meydanında bir telaş vardı. Ayşe, büyükannesinin ellerinden tutarak büyük ateşin başına geldi. Ninesi, Nevruz’un eski zamanlardan beri kutlandığını anlatmıştı. “Baharın gelişini böyle kutlarız kızım,” dedi yaşlı kadın. “Yeni bir başlangıçtır bu gün.” Ayşe’nin babası ve köydeki diğer erkekler, büyük bir ateş yaktılar. Kızıl alevler göğe yükselirken, gençler sırayla ateşin üzerinden atlamaya başladı. Bu, kötülüklerden arınmanın, yeni yıla temiz bir ruhla girmenin bir simgesiydi. Ayşe biraz korkuyordu ama büyükannesinin elini sıkarak cesaret topladı. Tam o sırada, köyün en yaşlı adamı olan Dede Süleyman, bastonuna dayanarak meydana geldi. Herkes sustu. O, Nevruz’un gerçek anlamını anlatan kişiydi. “Bu ateş,” dedi Süleyman Dede, “binlerce yıl önce zulme karşı direnenlerin yaktığı ateştir. Nevruz, sadece baharın değil, özgürlüğün ve umudun da simgesidir.” Gençlerden biri, ateşin diğer tarafına geçerken yü...

Nevruzun İzinde İnfografi

Resim

Benim Mekanım 2

Resim
"Memduh Şevket Esendal'ın Hasta adlı eserinde, ana karakterin içinde bulunduğu mekanlar, yazarın toplumsal yapıyı eleştirdiği ve insan ruhunun çelişkilerini ortaya koyduğu bir zemin oluşturur. Bu mekanlar, çoğunlukla sınıfsal farkları ve bireysel yalnızlıkları yansıtır. Şimdi, eserin mekansal kurgusunu yeniden ele alacak olursam: Yeniden Kurgulanan Mekan: 1. Modern, Minimalist Bir Hastane: Eski, soğuk ve yetersiz olan hastane yerine, teknolojik olarak gelişmiş, steril ve minimal bir hastane ortamı düşünelim. Geniş, beyaz duvarlarla çevrili, otomatik tıbbi cihazların bulunduğu bir ortam. Bu mekan, karakterin duygusal yalnızlığını pekiştirebilir; fiziksel olarak çevresindeki teknolojiye odaklanırken, ruhsal olarak derin yalnızlık yaşayabilir. 2. Boş Bir Şehir Dairesi: Karakterin içinde bulunduğu evdeki karamsar ortam yerine, izole bir şehir dairesi tasarımı düşünebiliriz. Şehrin gürültüsünden uzak, büyük camlarla çevrili, dış dünyadan izole bir daire. Karakter dış dünyadan kopmu...

Benim Mekanım Etkinliği

Resim
 İçeri girdiğimde, hemen ağır ve bayat bir hava beni karşıladı. Pencereler açık olmasına rağmen, odadaki durgunluk hiç değişmemiş gibiydi. Perdeler hafifçe hareket ediyor, güneş ışıkları içeri sızıyordu ama oda hâlâ kararmış, kasvetli bir hava taşıyordu. Adımlarımı dikkatlice atarak ilerledim. Her şey yerli yerindeydi ama aynı zamanda eskimiş ve yorgun bir hava vardı. Odanın köşesinde, eski bir divan vardı. Üzerindeki yastıklar solmuş, örtüler düzensizce bırakılmıştı. Masanın üstünde ilaç şişeleri, bir bardak su ve buruşturulmuş kâğıtlar vardı. Odaya zamanın ne kadar ağır geçtiği, her şeyin birbirine karıştığı izlenimini veriyordu. Pencerenin yanındaki eski sandalyeye dokundum. Üzerindeki battaniye hâlâ birinin oturduğu sıcağını taşıyor gibiydi. Belki de hasta, buraya oturup dışarıyı seyrederdi. O an, pencerenin dışına baktım. Aşağıda çocuklar koşuyor, bir satıcının sesi uzaklardan duyuluyordu. Dışarısı canlıydı, ama burası... burası sessizliğin içindeydi. Duvarlarda solmuş çerçeve...

Gezi Yazısı

Resim
  Harput'un Tarihi ve Doğal Güzellikleri Türkiye'nin en kadim yerleşim yerlerinden biri olan Harput, Elazığ iline bağlı tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ünlü bir bölgedir. Köklü geçmişi, etkileyici doğası ve mistik atmosferiyle ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunar. Harput'a vardığınızda sizi ilk olarak, dimdik ayakta duran Harput Kalesi karşılar. Keskin kayalıkların üzerine inşa edilmiş bu muazzam yapı, ihtişamlı görüntüsüyle adeta zamana meydan okumaktadır. Kalenin burçlarından Elazığ’ı seyrederken, rüzgârın taşıdığı tarih kokusunu hissedersiniz. Gün batımında buradan izlenen manzara, gökyüzünü kızıla boyayan güneşle birlikte adeta bir tabloya dönüşür. Bölgedeki en önemli tarihi yapılardan biri de Ulu Cami'dir. 12. yüzyılda Artuklular tarafından inşa edilen bu cami, eğik minaresiyle dikkat çeker. Yılların getirdiği hafif eğime rağmen dimdik duran minare, tarihin gücünü ve azametini simgeler. Caminin iç mekânına adım attığınızda, taş duvarlardan yansıyan loş ı...